Kasım 28, 2017

They all saw a Cat // Hepi Topu Bir Tekir- Atölyeler


Bu kitaptan bir önceki yazıda bahsetmiştim. Genel içeriği ve hayata yansımaları üzerine birşeylerden bahsetmiştik. Şimdi bir öğretmen gözüyle ele alıp, ders içeriklerine uygun olarak bu kitabın etinden sütünden yününden nasıl fayda elde ederiz onları anlatmak istiyorum biraz.
IB okullarında görev alanlar bilirler, disiplinler arası bir eğitim vardır bu okullarda. Genel bir temanın altında tüm dersler anlamlı olacak şekilde dahil olup konuyu tüm yönleriyle ele alırlar. Örneğin; Türkiyedeki bölgeleri işliyorsanız, Türkçe dersinde yörelerle ilgili okuma parçası bulursunuz, fen bilgisi dersinde farklı bölgeler ve toprak yapılarını ele alırsınız, sanat dersinde yöresel dekorlara odaklanıp her yörenin meşhur bir ürününü yaparsınız (seramik, çamur, tahta kullanarak belki), müzik dersinde yöresel dansları öğrenirsiniz, matematik dersinde bölgeler ve nüfus ile ilgili verileri ele alıp grafik okuma ve istatistik konusuna değinirsiniz. Böylelikle çocuk büyük şemsiyenin altında her yönünden yararlanmış olur.

Bu kitabı okurken de farklı zamanlarda farklı temalarla birleştirebilirsiniz. IB değilseniz ve temalarınız yoksa o zaman sınıfınızdaki kazanımlardan yola çıkarak MEBin sunduğu kazanımları zenginleştirir, öğrencilerinizin ufkunu açarsınız.

1.Atölye : Canlılar ve Yaşam Alanları
Kitapta kuştan, solucana, yarasadan balığa toplamda 11 hayvandan oluşuyor. Bu canlıların yaşadıkları yerler ve bazı özellikleri de kitapta yer alıyor. Öğrencilerle hayvanlar ve onların yaşam alanlarından bahsederken bu kitabı elinize alır, tek tek dolaşırsınız sayfalarda.

Solucan kediyi nasıl görüyor çocuklar? Ona nereden bakıyor? Solucan toprak altında neler yer? Arkadaşları var mıdır?  Solucanın etrafında neden çizgiler var?
Arıyı gördünüz mü? Arı nerelerde gezer? Arı kediyi nasıl görüyor? Arılar neler yer? Hangi çiçekleri sever? Gündüzleri mi geceleri mi arıları görürüz? Arıların evleri var mıdır?

Süreci böyle devam ettirebilirsiniz. Havada, karada, suda yaşayanlar olarak sınıflandırabilirsiniz. Yuvalarından ve ihtiyaçlarından konuşabilirsiniz. Kitabın en önemli özelliği hayvanların görüş özelliklerine göre resimlendirmesi. Yani eğer arı pikseller halinde görüyorsa, orada kediyi piksellerle çizmiş. Ya da kokarca siyah-beyaz görüyorsa orada öyle bir resim oluşturulmuş. Yani hayvanlardan kim renkli kim renksiz görüyor diye tartışma açabilirsiniz yine.

2. Atölye: Role Play – Hayvanlar Draması
Öğrencilerle birlikte kitabı sesli okuyabilirsiniz. Ama okumaktan başka şeyler de yapılabilir; kitabı oynamak. Öğrencilere kitapta geçen hayvanları eşleştirip, sıralayabilirsiniz. Ardından ilgili cümleyi okuduğunuzda öğrencilerin o hayvanı taklit ederek sahneden geçmesini sağlayabilirsiniz.

Örneğin; “Bizim kedi dünyayı boydan boya dolaşmaya karar verdi. Pisi bıyıkları, kulakları ve patileriyle hepi topu bir tekirdi…. Ve sonra bir kuş kedi gördü.” Sesinizi yükseltip alçaltıp, korkuya, heyecana uydurursanız bu iş oldu demektir 😊

Okul öncesine çocukların sırasını beklemesi, role-play yapması özdüzenleme becerileriyle birebir ilintili. Aktif olarak kitap okuduklarında kitap ile ilgili motivasyonları da artacaktır. Bedensel olarak enerji harcadıkları için hem kinestetik yanlarını kullanmış olacaksınız, hem de sakin- hareketli aktivite dengesinde hareketli olanı tamamlamış olacaksınız.

3.Atölye: Şekiller ve Renkler
Bu bölümde de konudan uzaklaşarak şekilleri yeni öğrenmiş öğrencilerinizle yuvarlak, kare, dikdörtgen, üçgenleri bulmalarını isteyebilirsiniz. Zaman zaman kedinin bacağına dikdörtgen, ağacın yapraklarına üçgen diyebiliriz. Benzerlik kurmak da yetenektir. Bu atölyede de dikkat becerilerini arttırırsınız böylelikle.
Sonra biraz daha kompleks yapıp “yeşil bir üçgen” , “kahverengi bir dikdörtgen”  gibi renklerle sıfat katmalarını isteyebilirsiniz.

4.Atölye: Duygular ve Resimler
Kitap içerisinde kediyi her canlı kendi bakış açısından gördüğü için tabi farklı hisler de ortaya çıkıyor. Öğrencilerle duyguları konuştuğunuz bir hafta içerisinde bu kitabı ele alıp aşağıdaki soruları sorabilirsiniz;
Hangi sayfalar karanlık? Hangileri aydınlık? Karanlık olan sayfalarda ne hissediyorsun? Farenin kediyi gördüğü sayfada neler hissettin? Peki ya tilki onu gördüğünde? Kimler neşeliydi? Kimler korktu? Kimler şaşırdı?
Sen kedi gördüğünde neler hissediyorsun? Kedi ile ilgili bir anını anlatmak ister misin? Neredeydiniz? Onu sevdin mi? Dokununca neler hissettin? Gibi..

5.Atölye: Bir şarkı bir kedi
Türkiyede kitap ve şarkı ilişkisi henüz kurulamadı ama yurtdışında pek çok kitabın kendi şarkısı var. Böylelikle 7 aylık çocuk da kitap okuma seanslarına katılabiliyor. Çünkü hopluyor, zıplıyor, alkışlıyor, dans ediyor. Kitap eğlenmelik bir yere dönüşüyor. Çocuk Edebiyatı Muhabbetinde Ayşegül Dede’nin bölümü geldiğinde biz de ayağa kalktık, bi an kapıyı çaldık tık tık tık, bi an içeri girdik rap rap rap! Bu aktiviteler çocuğa çok iyi geliyor. Zaten yıllar geçince kitap gidiyor, duygular akılda kalıyor ya o yüzden müzik ve ritm duygusu önemli.
Ben bu kitabın Türkçe şarkısını bulamadım ama siz öğrencilerinizle besteleyin ben şimdilik İngilizce halini paylaşayım onu dinleyin 😊

6.Atölye: İngiliççe 😊
Konu kendiliğinden gündeme geldi. Dilerseniz bir de İngilizcesini temin edip hayvanları renkleri şekiller İngilizceleriyle konu edin. Şarkısını dinleyin, drama yapın.

7. Atölye: Nehirdeki Sen
Asıl ve en önemli kısmı bu aslında benim için. Çünkü çocuk ve özbenlik ile ilgili bir konu. Çocukların dışarıdan gözüktükleri kadar hatta daha fazlasıyla önemli olan bir şey de aslında içsel olarak kendilerini nasıl algıladıkları.
Cesur bi çocuk muyum? Korkak mıyım? İstediğimde oyun arkadaşı bulabilir miyim? Yoksa oyunlarda tek mi olmak isterim? Yapabilir miyim? Beceremez miyim?

Ben bir akademik projede çocuklarla çalışmıştım. Çocuğun özbenlik algısı ile annesinin çocuğu ile ilgili algısını ölçüp karşılaştırmıştık. Bazen çok acı veriler elde etmiştim. Çocuk yalnız ve çekingen olduğunu söylerken, anne dersleri iyidir bi sürü arkadaşı var, hep oynarlar demişti. Epey uzaktı yani çocuğundan.

Velhasıl, çocuğun kendisi hakkında düşünceleri bilip yanlış oluşturduğu kodları silip, doğruları güçlendirmek öğretmen/ eğitmen olarak görevimiz. Psikolojik danışmanları, sınıf öğretmenlerini, bilimi öğretmenlerini ( :P) göreve bekliyoruz.

Bu atölyeler okul öncesi ve ilk okul öğretmenlerine hediyemiz olsun, Artsın, Çoğalsın, Parlasın.
Sevgilerimle,

Lotus. 

Kasım 26, 2017

They all Saw A Cat // Hepi Topu Bir Tekir


Dün öğretmenler günü kutlaması tadında olan, Zeynep Sevde ve Taze Kitap yayıncılığın düzenlediği Çocuk Edebiyatı Muhabbetine dahil oldum. Gittik, gördük heybemizi doldurduk demiştim instagramdaki postta. Madem öyleyse heybemizdeki ilk kitabı ele alarak başlayalım anlatmaya.

Hepi Topu Bir Tekir kitabı Zeynep Sevde tarafından çevirilmiş ve Taze yayıncılığa kazandırılmış bir kitap. İyiki çevirilmiş, iyiki de Türkiye bu kitaptan yararlanır hale getirilmiş dedim okuduğumda. Dün itibariyle çokça da konuşuldu, bizim edebiyatımızda da çocuklar için pek çok şey yapılıyor artık ama bazen hassas ve önemli konuları göz ardı edebiliyoruz. Çocuklar anlamaz, onlar piremses kitapları okusunlar, sayı saymayı ve renkleri öğrensinler kafidir gibi mi düşünüyoruz bilemiyorum. Ya da değerler eğitimi için yazıyoruz ama bağırara bağıra BÜYÜKLERİNE SAYGILI OL TAMAM MI? Diyoruz çocuğa. Pek düşündürmüyoruz, felsefik yanını es geçiyoruz. Belki bu kavramları biz de daha tam oturtamadığımızdan, çocukların kitaplarına dahil edemiyoruz bir türlü. İşte o noktada Hepi Topu Bir Kedi kitabı bize önemli bir konu sunuyor; bakış açısı ve algılar.

Konu ağır değil mi? Biz de yetişkinler olarak hayatımızda karşılaşıyoruz da afallıyoruz. Çocuk ne yapacak edecek de bakış açısı farklılığından ve algılardan bahsedecek, anlayacak. Bu kitabı öyle güzel okursunuz ki, çocuk hepsini anlar..

Önce içerikten başlayalım. Çok tatlı bir kapağı var bence, yolculuğa ilk adımını atan bir kedi. Kitap da böyle. Bir uzun yolculuğunda kediyi anlatıyor. Bu kediyi zaman zaman bir kuş, bir yarasa, bir yılan görüyor. Zaman zaman ise bir fare, bir köpek, bir kokarca.. Hepsi farklı görüyor Tekir’i. Kimi cılız ve çelimsiz, bir lokmada ağzına atmalık. Kimi korkunç ve dev, gördüğü anda kaçmalık. Kimi biraz bulanık, kimi ise karanlık. Sonunda ise tüm bakış açılarının toplamıyla bir Tekir görünüyor sayfada..Onun , bunun ve şunların gördüğünün toplamı bir Tekir. Ve Tekir ile bitiriyor kitap, nehir kenarında, kendini görmek için suya bakar iken..

Hayat böyle değil mi sizce de? Kimi dev koltuğundan bakıyor size, böcek gibi ezmek istiyor. Kimi arkadaş belliyor, kolunuza giriyor, yaslanıyor. Kimi biraz çekiniyor sizden, dikkat etme ihtiyacı duyuyor. Kimi kıkır kıkır gülüyor sizinle, yanaklarınızı sıkıyor. Çünkü hayat böyle, herkes başka görüyor. Çünkü herkes bambaşka ailelerden, bambaşka kolektif ruhla karşınıza geliyor. Kimi can sıkıyor, kimi mutlu ediyor. Ama hepsi onların sizi gördüğü pencere. Siz tek başınıza; asi, öfkeli, uyumlu, çalışkan, beceriksiz, vefalı, duyarlı, ilgisiz, meraklı olabilirsiniz. 

Şimdi durun. Bunların hepsi sizin yansımanız. Siz hem hepsi, hem hiç birisiniz.
Size söylenen tüm etiketleri silin. Silin! Peki siz nehir kenarına gidip suya baktığınızda ne görüyorsunuz? Özünüz ne diyor size? Nasıl sesleniyor? Hangi yönlerde güçlüsünüz? Hangi yönleri güçlendirmek istiyorsunuz? Neleri seviyorsunuz? Nerede ve kimlerle mutlu oluyorsunuz? Hayaliniz ne? Nereye varmak istiyorsunuz? Yani siz nasıl birisiniz?

Yalnız kalın ve hepsini yanıtlayın. Soruların hepsi içinizde. Uzuuuun süredir sormadıysanız bulmak için azıcık kurcalamanız gerekir. Ama bulacaksınız. Buluyoruz! 

Herkese sevgilerimle,
Bir Lotus.
Kitabın eğitim amaçlı ve atölyeleştirerek kullanımını bir sonraki yazıda yazacağım, coming soon.


Kasım 21, 2017

Fall/ Düs.. Düşmekten Korkma



Sonbaharda doğanlar sonbaharı pek severmiş derler. Bi de doğayı seven zaten her halini sever derler. Hangi sebeptendir bilmem ama bu sonbaharın benim üzerimde etkisi oldu. Bu sonbaharda kendimi gördüm çünkü, içine çeken bir etkiyle etkiledi beni, kendim.

Doğayı tüm duyularınla hissetmek lazım bana göre. Durup, bakıp, uzun uzun bakıp, kalbinde hissetmek lazım olanları. Öyle öyle açıyor gizemli kısımlarını zaten. Mesela fark etmek lazım ağaçlarda suyun çekildiğini, yaprakların cansız kaldıkça sarardığını, kızardığını. Sonra güçsüz kalıp bir zamanlar sımsıkı tutunduğu dalı bırakıp gittiğini.. en hafif rüzgarda dahi duracak güç bulamayıp gittiğini.. 

O dala da ağaca da müthiş bi sevdası ve bağlılığı olduğu halde geride bıraktığını görebilmek lazım bence. Bir yaprağı gönlünden bir parça gibi düşünüp, onunla birlikte kopup savrulmak lazım. Ve birlikte düşmek. Sonra..  Sonra düşen o yaprak ile birlikte, korkunun da ürkmenin de düşmesine hiç faydası olmadığını fark etmek lazım birdenbire.

Ve hatta düşmenin ne büyük ferahlık olduğunu bilmek lazım belki de. Çünkü gerektiğinde sararıp soldurandan ve cansuyunu alandan vazgeçmek lazım.

Çünkü ancak vazgeçebildiğinde bambaşka bi hayatın mümkün olduğunu görebilecektir o yaprak. Çünkü incecik kahve dallardan kıpkırmızı meyveler çıkması için paramparça olup toprağa dağılması gerekir geçmişte. Bir yaprak iken bin ağaç olduğunda neden vazgeçmesi gerektiği bir kez daha vurur yüzüne. Bir başka bahar başlar, renkli, kokulu, ferah..

Bu uzun yaprak hikayesini neden anlattım bilir misin? Sen de korkma diye. Seni sararıp solduran, cansuyunu alandan vazgeçmekten korkma. Değersiz hissettiğin, benliğine saygı duyulmayan yerde bulunma, kendine blokajlar kurma, vazgeç. Çünkü ahseni takvim ile yaratıldın, O sana değer veriyor, o yüzden sen, seni yaratana sonsuz güven.

Avrupanın en büyük botanik bahçesinde dolaşıp, bir bilim insanın botanik çizimlerini yaptığı çiçeklere bakarken acayip duygulanmıştım. Allahım hani ben çok zorlanmıştım da sen o yükü almıştın. Sonra kolaylık tanımıştın işlerimde. Şanımı yüceltmiştin. Vallahi sen en hakkıyla hükmedensin.

Bu throwbacklerin sebebi ise şu anım. Yakınlarda yaptığım yer değişikliği de beni milyon kez duygulandırıyor. Nasıl bu kadarcık zamanda bu bağ kuruldu şaşırıyorum. Sensin sebebi diyorlar. Yok diyorum, siz benim baharıma denk geldiniz. Ben kopup düşmüştüm. Bin parçaya ayrıldım. Siz en temiz ağaçlarımsınız. En çok yaşlanan ağaçlar kadar yaşlanalım birlikte.