Huy ya da mizaç ile ilgili pek çok soru vardır ebeveynlerin
aklında. Ebeveynler bizimki biraz agresif, bizimki çok çabuk alışır çok
sosyaldir, ya da bizimkinin biraz zamana ihtiyacı vardır hemen alışamaz gibi tanımlamalar
yaparlar çocukları için. Bende bugün
mizaç nedir, bilimsel olarak temelinde neler yatar, nelerden etkilenir
bunlardan biraz bahsedeceğim.
Mizaç (temperament) tepkisellik ve öz düzenleme bakımından
biyolojik temelli bireysel farklılıklardır diye tanımlanıyor. Evet yine hiçbir şey
anlamadığımız bir kitap cümlesi : D Aslında anlaşılır bir cümleydi ama İngilizceden
direkt çeviri yapınca böyle oldu. Yorumlamak gerekirse, herkesin huyu farklıdır
ve bu farklılıklar kalıtsal temellidir. Bu kalıtsal temelli yapı kendini
verilen tepkilerle ve öz düzenleme becerileri ile ortaya çıkarır.
Mizaç tanımında geçen tepkisellik (reactivity) kelimesi olumsuz bir anlam taşımaz. Her olay
ve durum karşısında çocuklar zaten bir tepki verir. Araştırmalarda bakılan ve
sınıflandırmaya sebep olan şey bu tepkiyi nasıl verdiklerine bağlı olarak
değişir.
Pek çok sınıflandırma yapılır ama genel olarak mizaç açısından çocuklar dirençli,
uyumlu, ve yavaşça alışan olarak 3 ayrı grupta tanımlanıyor. Direnen mizaç, en
basit yönergeleri dahi takip etmekte zorluk çekenler olarak tanımlanmış. Örnek
olarak oyuncağı bırakması söylenmesine rağmen devam eden çocuklar
gösterilebilir. Uyumlu mizaç, kolay alışan kültürel olarak “sıcakkanlı “ diye
de tabir ettiğimiz çocuk tipi :D Son olarak yavaşça alışan ( slow to warm up)
zamana ihtiyaç duyan çocuklardır. Bu gibi çocuklar yeni bir ortama
gittiklerinde önce geri planda kalıp zamanla yaklaşan, iletişime geçen uyum
gösterenlerdir.
Bu farklılıklara sebep olan pek çok faktör olabilir. Ama
mizaca bağlı kalmak gerekirse en başta bahsedildiği gibi bunun kalıtsal bir
yönü olduğu söyleniyor. Kalıtsal olarak dirençli bir yapıya meyilli olan bir
çocuk stresli bir ortamda daha fazla dışa vurulan problem çıkarır. Dışa vurulan
problemler agresif ve öfkeli davranışlar, kurallara uymamak olarak örnek
gösterilebilir. Pek çok öğretmen şimdi sınıfındaki öğrencileri gözden
geçiriyordur muhtemelen, hangisi en çok direniyor ya da kurallara uymuyor? :D
Davranışı, bilişsel yönüyle araştıran bilim insanları dışa
vurulan bu davranışları incelerken doğal olarak beyin modellerinden
yararlanıyorlar. Bu çalışmalarda davranış, davranış aktifleme sistemi (Behavioral
Activation system), davranış durdurma sistemi (behavioral inhibition system),
belirsiz uyarılma ( nonspecific arousal) olmak üzere 3 açıdan inceleniyor.
Aktifleme sistemi çevresel ödül ve cezaya göre kendini şekillendirirken,
durdurma sistemi daha çok korku ve cezaya göre davranışı kontrol eder. Durdurma
sistemi daha düşük olan çocukların, mizaç olarak daha direnen (resistant)
olduğu iddia ediliyor. Yani çocuk
kurallara uymamak konusunda kendini durduramıyor. Bilim insanlarına göre zaten
bu eğilimde olan çocuklar stres ve endişe faktörleri ile çevresel olarak
sürekli uyarıldıklarında aktif hale gelmesi gereken durdurma sistemleri (inhibition)
devre dışı kalıyor.
Peki ödül ve ceza
deyince aklınıza ne geldi?
B.F Skinner |
Davranışçı yaklaşımın babası dediğimiz Skinner’ın iddia
ettiği önemli bir şey vardır; ödüllendirilen davranış devam eder, ceza verilen
davranış söner ve kaybolur. Bu açıklamanın ardından belki çoğumuzun aklına ilk
olarak çikolata ve ya mahrum bırakma gibi örnekler geliyordur. Aslında
algılarımız bu basit örneklerden çok daha fazlasına açık. Kabul edilen, değer
verilen davranış devam ettirilirken, hor görülen hoşlanılmayan davranış son
bulur.
Karakterimizi oluştururken bizi etkileyen en önemli unsurlardan biri
kültürdür mesela. Biz de erkek çocukların tepkileri “o erkek yapar” şeklinde karşılık
bulurken, kızlara karşı daha höd höd bi tavır sergilenir. Erkek çocuğun yemek
takımlarıyla oynaması kabul edilemez. Ya da kız çocuğuna araba hediye olarak
alınmaz. Kafamızdaki bu gibi kalıplar iyi niyetle başlamış olsa da çocukların
geleceğini, meslek seçimlerini, diğer cins ile kurdukları etkileşimi de
etkiler.
Kendi tez konumdan örnek verecek olursam, fen ve mühendislik
alanında daha çok erkeklerin olduğu iddia edilir. Kızların ise doğa vb
alanlarda başarılı olduğu savunulur. Bunun temeline indiğimizde, erken çocukluk
döneminde çocuklara sunduğumuz ortam ortaya çıkar. Erkek çocuklarına makineler
verip onu kurcalamalarına müsaade edilir. Erkek çocuğun eline kablo ve pil
verilirken, kız çocuklarına bu imkanı sunmak aklımıza bile gelmez. Çünkü bizim
kafamızda kızlar kalıplaşmıştır, bebekle oynarlar. Puzzle, blok oluşturma ile
ilgili oyuncaklardan kızlar için almak pek düşündüğümüz şey değildir.
Artık biraz değişmek lazım.Söylediğimiz sözler, sunduğumuz ortamlar, yaşattığımız stres
ve endişe durumları kalıtsal eğilimlerle birleşince çocuğun karakterinin bir
parçası olur. Düşünerek hareket etmek gerek vesselam ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder