Özellikle çocuk gelişiminde etkili olan şey bence şudur diyemeyeceğim ama okuduğum güncel makalelerden de örnekler vererek kendi fikirlerimi ortaya koyabilirim.
Pek çok makale çevreyi araştırırken değişken olarak sosyoekonomik statüyü seçiyor. Yani acaba statü olarak daha yüksek olan bir ailede yaşayan çocuk mu daha akıllı yoksa statü olarak daha düşük olan bir ailede yaşayan çocuk mu..Bu araştırmaların sonucunu açıklamadan önce değişkenleri netleştirmek gerekir.
Nedir yüksek sosyoekonomik statü? Literatüre göre eğitimli, geliri yüksek ve mesleği olan aileler daha yüksek bir sosyoekonomik statü (SES) ye sahip. Peki çocuğun zekası nasıl belirlenir? IQ, okullaşma oranı, okul başarısı da çocuğun zekasının kanıtı olarak sunuluyor.
Araştırmalar yüksek SES yaşayan çocuklardiğerlerine göre daha zeki olduğunu savunuyor.Çocuğun zekasını doğrudan geldiği ailenin statüsüne bağlamamak gerekir diye düşünüyorum ben. Muhakkak ki bu değişkenin altında çocuğu etkileyen başka faktörler vardır. Mesela bunlardan bazıları, yüksek SES ailelerin çocuklarıyla daha çok sohbet ettiği,müze-hayvanat bahçesi gibi yerlere getirdiği, birlikte daha çok vakit geçirdiği ve bu ailedeki çocukların kitaba daha kolay eriştiği olarak söylenebilir.
Buna karşılık daha düşük SES gelen çocukların beslenme ve barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanmaması, kaotik bir aile ortamı, şiddete ( görsel olarak veya bizzat kendisine) daha çok maruz kaldığı gerçeği araştırmalarda sıralanmış. Bu faktörler onların hem hafıza ve bilişsel kontrol süreçlerinde hem de sosyal davranışlarında diğer çocuklara göre daha dezavantajlı olmasına yol açıyor.
Araştırmalara sadece bu açıdan bakarsak,çocuklukta yaşanan bir eşitsizlikten bahsedebiliriz. Bu şekilde düşünmek düşük SES'ten gelen çocukları kaderlerine bırakmak demek olur. Ama durum o kadar da umutsuz değil. Sizin hayatınızda da eminim pek çok örnek vardır, zor bir ailede dar geliriyle mücadele edip güzel bir meslek sahibi olan insanlar..İşte benim hep merak ettiğim şeylerden biri bu.. Madem düşük SES çocuğun hem duygusal hem de bilişsel gelişiminde bu kadar etkili ise dar gelirli aile çocuklarının başarılarının altında yatan sır ne?
Cevap aslında çevre ile ilgili yapılan araştırmaların kendisinde.. Aile.
Yapıcı ve destekleyici, kabul eden, duygusal ve sözel olarak duyarlı aile çocuğun gelişimini olumlu yönde etkiliyor. Bu özellikleri bilişsel uyaranlarla desteklediğinde gelişim tamamdır. Özellikle erken çocukluktan itibaren öğrenme ortamı ( nohutları sayma, evdeki eşyalarından renklerini öğretme.. ), dil gelişimi ( kelimelerin ebeveyn tarafından doğrularıyla tekrarlanması), modelleme, farklı deneyimlerin yaşatılması ( çok zor bişey değil, evde birbirinden farklı iki tane beze dokundursanız çocuk için deneyimdir. Bknz Montessori eğitimlerine, tamamı evdeki gerçek yaşam ürünleriyle yapılır ) ve aile katılımı çevresel uyaranlardan bazılarıdır.
Konuya bir de zamane ebeveynler tarafından bakmak istiyorum. İstediği kadar yüksek SES'ten gelirse gelsin, eğer çocuk aile ile vakit geçirmiyorsa, annesi ve babasıyla parkta bahçede oyun oynamıyorsa, annesinin kucağına oturup kitap okumuyorsa, ben bugün renkleri öğrendim diye eve gittiğinde telefon ya da bilgisayara gömülmüş ailesinden yanıt alamıyorsa bu çocuğun bilişsel ve duygusal gelişiminden söz edilebilir mi? Araştırmaların bu anlamda güncellenmesi gerektiğine inanıyorum. Zira ebeveynlik çocuğu bir atölyeye getirip fotoğrafını tüm sosyal medyada paylaştıktan sonra kendini oralara kaptırmak ise nerede bu çocuğun duygusal gelişimi? Yeni nesilde yaşanan öfke patlamaları, beklemeyi bilmeyen sabırsız ve tatminsiz çocukların sebepleri ne olabilir bi' daha düşünmek gerekir.
Son olarak eklemek istediğim bir şey var. Öğrenme Nörolojisi dersinde okuyup tekrar ve tekrar şoka girmiştim bu sayede.
Bir bebek düşünün, annesinin kucağından alınmış ve bi yere oturtulmuş. Hele de yabancı bir ortamda ise çocuğun muhtemelen kollarını annesine uzattığına şahit oluruz. Eğer yanıt alamazsa ağlamaya başlar ve şiddetini giderek arttırır. Tekrar kucağa alındığında ise sakinleştiğini fark ederiz. Çünkü sarılmak ( özellikle birincil bakıcı- anne tarafından ise ) çocuğun beynini ve hormonlarını etkiler. Gergin bir durumdan kurtulduğunu anlar ve sakinleştirici hormonlar vücuduna salınır. Şaşırtıcı olan şu ki anne sütünü özel yapan şey de budur. Çünkü anne sütü de çocuğun stresini azaltan ve rahatlamasını sağlayan oksitosin ve prolaktin hormonlarını içerir.
Mutlu ve huzurlu olmak için çikolata yiyebilirsiniz, beyin gerekli hormonları salgılar evet. Ama vücudunuza zarar vermeden bunu yapmanın yolu birlikte mutlu olduğunuz insanlarla vakit geçirmektir. Beyinde aynı bölgeyi uyarır ve aynı hormon ve nörotransmitterleri salgılatır.
Çocuğun başının okşanması bile binlerce nöronun ( beyin hücresi) aktif olmasını sağladığı kanıtlanmışken uygulamayı sizlere bırakıyorum.
Aşağıdaki videoda çocuğun tepkilerine karşılık veren anne ile bebeğin etkileşimini göreceksiniz. Annesinin gülümsemesi bile bebek için ne kadar önemli öyle değil mi?
Sevgilerimle <3
referanslar;
Noble, Kimberly G., et al. "Neural correlates of socioeconomic status in the developing human brain." Developmental science 15.4 (2012): 516-527.
Neville, Helen J., et al. "Family-based training program improves brain function, cognition, and behavior in lower socioeconomic status preschoolers."Proceedings of the National Academy of Sciences 110.29 (2013): 12138-12143.
Farah, Martha J. "Mind, brain, and education in socioeconomic context." The Developmental Relations among Mind, Brain and Education. Springer Netherlands, 2010. 243-256.
Acaba cevap asadece "aile" mi?
YanıtlaSilÇevre çok geniş bir alan. Çocuğun geçtiği sokak, bakkalla kurduğu iletişim, okul hayatı, arkadaşları hepsi bu çevreye dahil. Ben biraz daha aile vurgusu yapmayı tercih ettim. Buna yönelmemi de muhtemelen "çevre" etkilemiştir :)
Sil