Çocuk gelişim dersinde okuduğumuz makalelerden birine
değineceğim yine bugün. Konumuz hafıza. 2005 yılında yazılan bu makaleye göre, bebeklerde hafıza ve iletişim ileri yıllarda
onların bilişsel becerileri ile doğrudan ilişkiliymiş. Peki bebekler olayları
aklında tutabilirler mi? Aklında tutabiliyorlarsa bunu nasıl anlarız? Ne gibi
şeyler bu akılda tutmayı ve hatırlamayı kolaylaştırır ve güçlendirir?
Makaleyi en son gittiğim Çocukça Sempozyumundan
öğrendiklerimle birleştireceğim biraz. O yüzden çalışmanın tamamına
değinmeyeceğim ama anlamak için iki terimi en başta kavramamız gerekiyor.
Bunlardan biri “ertelenmiş taklit” ve diğeri de “ortak dikkat”. Sakin! Keep
calm! Ben de ilk okuduğumda ne ola ki bunlar demiştimdi.
Ertelenmiş taklit ile başlayalım. Bir ortam düşünün, bir
yetişkin herhangi bir hedef eylemi, kutunun kapağını açıp içinden oyuncağı
çıkarma diyelim, bebeğin karşında yapıyor. Fakat bebekcik asla ve kata kutuya
dokunmuyor ve deneme yapmıyor. Burada hedef eylemimiz kutunun kapağını açıp
oyuncağı çıkarmasıydı. Bebek, yetişkin tarafından yapılan bu eylemi bir forma dönüştürüp,
beyninde depolamalı çünküüü onu zor bir görev bekliyor. Belli bir süre
geçtikten sonra, kutu çocuğa verildiğinde hedef eylemi bebeğin yapabilmesine
ertelenmiş taklit diyoruz. Bebeğin bunu yapabilmesi için hem dikkatle gözlemlemesi,
gördüklerini beyninde depolaması, hem de gerektiği zaman depodaki bilgilerini
geri çağırıp uygulaması gerekiyor. Ertelenmiş taklit 6-9 ay arasında bebeklerin
başarıyla yaptığı bir eylem. Fotoğrafta da gözlemlediği besleme eylemini taklit eden bir çocuk var..
Gelelim ortak dikkate.. Ortak dikkat benim ehemmiyetine geç vardığım o yüzden de
şimdi epeyce konuşacağım bir konu. Adından da anlaşılacağı üzere, yetişkin ile
bebeğin aynı nokta üzerinde odaklanmalarına ortak dikkat deniyor. İletişim ve
dil gelişimi açısından olduğu kadar sosyal anlamda da çok önemli bir etkisi var
çocuk üzerinde. Bebek ve ona bakan en yakın kişiyi düşünelim. Bebek yetişki ile yere oturmuş ve önlerinde bir kitap var. Birlikte okuma eylemi bir ortak
dikkat çalışması aslında. Anne ya da bakıcının kitabı okuması, çocuğun parmağı
ile işaret ettiği yere dönmesi, oradaki resim hakkında iletişim kurmaları, daha
sonra yine çocuğun yönlendirmesi ile başka bir resmi incelemesi.. Bunlar kitap
okuma eylemi içinde ortak dikkat dediğimiz terime örnek olarak gösterilebilir.
Bu konu benim çok dikkatimi çekti çünkü yakın vakitte
gittiğim Çocukça Sempozyumunda da buna benzer bir konuya değinilmişti. Sunum
yapanlardan Fatıma Tuba Yaylacı “çocuk yetiştirmek” cümlesini çokça
kullandığımızı vurguladı. Psikolog her
şeyiyle hatırlayamasam da “Fakat “yetiştirmek” kelimesi edilgen bir eylemdir
aslında.Yani biz çocuğu
yetiştiriyoruz, o bize bağlı demektir bu..Biz yetişkinler kafamızda bir takvim
var ve o takvim çizgisinde çocuğumuzu koştur koştur bir yerlere yetiştirmeye
çalışıyoruz gerçekten. 2 yaşında anne sütünü bırakır, 3 yaşında kendi kendine
tuvaletini yapar, 7de okula gider, 9 da şöyle matematik çözer vs. Kendi
belirlediğimiz takvim içersine çocuğu yerleştiriyoruz ve belirlediğimiz vakitte
belirlediğimiz yerde olmayınca da strese giriyoruz ve strese sokuyoruz.” dedi.
Ve şöyle ekledi “ biz çocuğu yetiştirmiyoruz, gelişen bir çocuğa şahitlik ve yoldaşlık
ediyoruz.”. Bence bu çok ama çok vurucu bir gerçekti. Özellikle bizim
toplumumuz için gerçeklemesi de zor bir gerçek J Ama doğru olan bu, biz sadece ona şahitlik ve
yoldaşlık ediyoruz.
Eğer meseleyi şahitlik ve yoldaşlık olarak görebilirsek
aslında pek çok anlamda faydamız olacak çocuğa. Çünkü kendi takvimimize göre
davranmayacağız. Ortak bir şeye
odaklanacağız . Şu ana odaklanacağız. Dolayısıyla çocuğun nerede olduğunu
daha iyi görebileceğiz. Çocuğun ihtiyaçlarını ve yeteneklerini görebildiğimizde
de ona daha kolay uzanabileceğiz aslında. Onu hem psikolojik hem sosyal hem de bilişsel olarak
doyurabileceğiz.
Bunu öğretmen olarak da yaşadığımızı ve öğrencilerimize
yaşattığımızı düşünüyorum. Ya da kendi adıma ben yaşatıyordum ilk dönem. Çünkü
kafamda bir kazanım var ve o kazanımın belirlenen 6 haftalık periyotlar içinde
tamamlanması gerekiyordu. Bu da çocuklar üzerinde stres yaratmama sebep
oluyordu bence. “Az zamanımız kaldı çocuklar biraz hızlı yapalım, şimdi bilim
defterlerinize yazın hadi bakalım, şimdi uygulayın deneyin, hoop tamam herkes
bir kere denedi hadi şimdi bunu ölçmemiz gerekiyor..” vs. Kemal Sayarın da dediği gibi YAVAŞLA! Çünkü onların önce yavaşlamaya ihtiyacı var.
Yavaşlayıp, ortak bir noktada buluş ve onların ne düşündüğünü nerede olduklarını
gör!
Çağımızın en önemli sorunsalı bence Yavaş-la-ya-mamak. Bir
yetişkin bile buna katlanamazken, çocuğun o kurstan öbürüne koşturması, küçücük
yaşında Da Vinci olmasının beklenmesi, en iyi yüzücü , en iyi lider en en en
olmasının hayali.. Bunların, bence olumlu olmayan sonuçlarını zamanla göreceğiz .
Ben tavsiye vermeyi henüz haddime bulmuyorum ama
sempozyumdaki değerli insanların söylediklerinden aldığım notları paylaşacağım
sizinle. Ortak kanı şu ki Sue Palmer’dan Kemal Sayar’a , Mehmet Dinç’ten Fırat
Erdoğana tüm uzmanlar çocukların;
- - Teknolojiden uzak,
- - Doğanın içinde,
- - Gerçek dünyada, gerçek insanlarla, gerçek zamanda ve gerçek bir yerde (sanaldan uzak),
- - Güven ortamı sağlanarak sevgi ve oyun
İle büyütülmesi gerektiğini vurguluyor.
Hee makaledeki araştırmanın sonucuna gelince. 14 aylık bebeklerle yapılan bu dil ve hafıza gelişimi araştırması , 9 aylıkken ortak dikkat eylemlerinde tepki veren çocukların daha yüksek ihtimalle daha iyi bir dil ve zihin gelişimine sahip olduğunu göstermiş. Ayy ben bilmem artık gerisini siz bilirsiniz canlarım :D
Buraya da izlemek isteyenler için ortak dikkati anlatan bir video
ekliyorum. Videoda yetişkin ve çocuğun iletişimine dikkat edin, ortak bir
noktada buluştukları için yetişkin bardağı alıyor, gösterdiği bir şeye
şaşırıyor veya tepki veriyor. Yine örnek olması açısından bebeğin bakışlarıyla
elinizi takip etmesi, 8 aylıkken işaret edebilmesi ya da bir nesneyi
gösterebilmesi, daha ileriki zamanlarında mimikleriyle tepki vermesi, işaret
ettiği şeyi yetişkine gösterme çabaları gösterilmiş.