Mayıs 15, 2017

Royal Enstitü Günleri


Buralara gelmeden önce, acaba Royale de yolum düşer mi diye aklımdan geçirmiştim. Çok istemişim, o düşüncem dua olmuş meğersem.

Royal Enstitü benim youtubedan takip ettiğim, küçük yaşlardan itibaren anlamlı deneyler yapmayı önemseyen, bilimin konuşulmasını, bilim insanı ve çocuk arasında bağlantı kurulmasını önemseyen vurgulayan bir kurum. Kuruluşu çok eskilere dayanıyor, pek çok önemli bilim insanına da yuva olmuş vakti zamanında. Hatta kadınların üniversite eğitimi alınmasına engel olunduğu zamanlarda, tüm yargıları yıkıp din dil ırk cinsiyet fark etmeksizin bilim yapan herkese kapısını açan Royal Enstitü olmuş.

Royalde eğitim vermeden önce bir tanışma ve bilgilendirme günü oldu. Kısaca çalıştığımız alanlardan bahsettikten sonra Royal Enstitünün tarihi hakkında bilgilendirme yaptılar. Bizi bilgilendiren yapım koordinatörü Welcome dedikten sonra “Siz artık Royal Enstitü ailesinin bir üyesisiniz” dedi. Bu çok önemliydi benim için. Var olduğunuz yer sizi benimsediğinde, bunu gerçekten hissederek söylediğinde otomatik olarak kendinizi daha huzurlu hissediyorsunuz. Çünkü orası eleştirildiğiniz ve karşılaştırıldığınız bir yer olmaktan çıkıp, el ele verip güzel işler yapmaya doğru sizi destekleyen bir yuva haline geliyor bi anda.
Ardından yapılacak deneyler hakkında birkaç kısa denemeler yaptık ve Faraday Müzesini gezerek günü tamamladık.

Müzeyi ve enstitüyü gezerken, daha önce de bahsettiğim gibi burası halktan uzak bilim yapan bir yer değildi. Müzesi, kafesi, çalışma salonları, tiyatro salonları ve laboratuarları ile bilimin yapıldığı ve paylaşıldığı bir yer halindeydi. Özellikle bizim de eğitim aldığımız “Young Scientist- Genç Bilim İnsanları” bölümü çok şirindi. Boğaziçi Üniversitesinde Fen Eğitimi aldığımız laboratuar şeklinde dizayn edilen sınıfımıza benziyordu. Bu laboratuar bilime adım atacak yeni nesillere açılıyordu.
Müze ise oldukça anlamlıydı. Oradan gelmiş geçmiş bilim insanlarının çalışma odaları, kullandıkları aletler ve buldukları sergilenmişti. İşte bilim hep bizden çıkıyor der gibi.  Eh o kadar da havalarını atsınlar değil mi =)

Eğitim günü geldi. Tüm gönüllüleri toplayıp bir konuşma yaptılar öncesinde. Koordinatörün, teşekkürün ardından söylediği ilk şey “Burada hiç kimsenin size kaba davranmasını göz ardı etmeyiz. Bu sebeple aile veya çocuklardan ne sebeple olursa olsun kaba bir davranış gördüğünüzde bunları bize bildirin.” cümlesi oldu. Ailemizin üyesisiniz’den sonra benden 100 puan aldıkları ikinci nokta burası oldu. Pek çok kez fark ettiğim gibi o anda fark ettim ki, bu ülke ve bu ülkenin insanları ilişkilerini en başta karşılıklı saygıya dayalı olarak kuruyorlar. Öğretmen öğrenci, veli öğrence, öğretmen kurum, veli kurum fark etmez.. Saygı, gereken ilk kural.

Eğitim, aile ve çocukların dahil olduğu, oldukça fazla sayıda deneyin yapıldığı bir gündü. Yaş seviyesi 6-12 olarak değişiyordu ama benim 3 yaşında da öğrencim oldu =)) Eğitim en önemli noktalarından biri aslında aile ve çocuk arasında etkileşim kurmaktı. Yani yapım koordinatörünün sürekli vurguladığı şey buydu. Zaten youtubeda paylaştıkları videolarda da deneyi çocuğun ailesi ile birlikte yaptırdıklarını ifade etti. Çünkü enstitüye göre, çocuklar evlerinde bilimi konuşurlarsa, aileleriyle bilim muhabbeti yaparlarsa farkındalıkları artacaktı. Bu sebeple deneyler boyunca zaman zaman çocukla iletişim kursam da aileyi bunun içine katmaya ve kendi aralarında sohbet etmelerine izin vermeye de özen gösterdim.

Onca çocuk geldi geçti, onca iş yaptık, onca deney prosedürü uyguladık, bir kere olsun çocukları uyarma gereksinimi duymadım. O videolarda izlediğimiz çocuklar gerçekmiş, vallahi gerçekmiş onlar. Çok iyi dinleyen, kulak veren, anlamaya çalışan, kendisi üreten, uygularken sabreden, gerekirse bekleyen, sırasını bilen, diğer arkadaşına da saygı gösteren, uygularken zevk alan, tekrar ve tekrar yapmak istediği halde bir sonrakini düşünüp tekrar sıraya giren ne tatlı çocuklardı. Her defasında onlarla birlikte ben de zevk aldım ve günün sonunda kayıp bir sesim olsa da yüzüm hiç asılmadı. Hatta deney sırasında yer değiştirdiğimiz Kathy de bunu fark edip birlikte aynı ortamda çalışmanın ne kadar güzel olduğunu söyledi.

Tabi Kathy nerden bilsin biz ülkede deneyleri kan ter içinde yaptırıyoruz, bu ne ki yorulmadım bile ^.^

Eğitimden sonra çokça düşündüm. Koca bir etkinlikte anlamsız bir deney bile yoktu. Her deneyin sonunda çocuklar gerçekten hayatla ilgili önemli bilgiler alarak ayrıldı. Bilimi  KONUŞTULAR. Sadece bikaç kimyasalı bir araya döküp hop oldu bitti yapmadık. Deneyler köpürdüğünde, alev çıktığında ve çocuk bilim deneyince bunları hatırladığında bize hiçbir şey kazandırmayacak. Eğer çocuk, hayatıyla ilgili, elindeki yaranın nasıl iyileştiğini,  bitkinin de kendi gibi terlediğini, patatesin de insanında şeker depoladığını ama farklı şekilde depoladığını öğrendiğinde zevk alıyorsa, işte o zaman bilim daha iyi bir yere gelecek Türkiye’de. Yoksa bir sihirbazlık gösterisi, bir İllüzyondan farkı olmayacak, üzgünüm dost acı söyler.

Umuyorum bir gün benim ülkemde de, bilim insanları ve halk bir araya gelir, vakit geçirir, gerçekleri konuşur. Umuyorum bizim çocuklarımız da hiçbir korku ögesi olmadan, gerçekten saygılı davranmayı öğrenir, saygılı davranmanın güzel olduğu zevkiyle bunu öğrenir. Umarım bir gün biz de evlerimizde bilim sohbetleri yaparız, sofradaki yemekten, bahçedeki taştan.. Umarım, bilimin ne olduğunu bilen eğitmenlerimiz olur.


Sevgi ve çok umutla..