Mayıs 28, 2016

Ahlaki Gelişim


Melani Killen ve arkadaşlarının yazdığı bir makaleden bahsedeceğim bugün. Konumuz ahlak eğitimi. Ülkemizde ahlak eğitimi denince akla ilk gelen dine dayalı bir eğitim fakat yapılan araştırmalar ve evrensel algıda ahlak tam olarak böyle değil. Ahlaki gelişim konusunda daha çok etik davranışlardan bahsediliyor aslında. Zaten İngilizcesinde moral development olarak geçiyor, religion (din) terimi yer almıyor. Yazının devamını bu bağlamda okumak daha faydalı olacaktır diye düşündüğüm için kısaca açıklamak istedim.

Gelelim araştırmaya.. Bu araştırma yine çocuklardan bahsediyor, en sevdiğimiz <3 Literatür, çocukların kendi gruplarında olan kişilere daha pozitif yargılı, dışarıdakilere ise negatif olduklarını iddia ediyor. Eğer bu gruplaşmadan devam edersek, farklılıklara rağmen kendi gruplarını yükselttiklerini ve diğerlerinden de pek de hoşlanmadığını belirtiyorlar. Bu çalışmaların çoğu Sosyal Alan teorisine dayanıyor ve bu teoriye göre bireyler herhangi bir olayı değerlendirirken eşitlik ve adalet duygularını, kişisel tercihlerini ve sosyal normları/ gelenekleri kullanıyorlar. Çocuklarda herhangi bir yanlışlık üzerine ahlaki değerler olan eşitlik ve adaleti kullanırken, grup içindeki dinamiklerde geleneksel normlardan ve kişisel tercihlerinden bahsediyorlar.  Fakat, eğer gruplarındaki kişi o grubun kurallarına uymuyorsa bu durumda kurallarını koruyan ama dışarıdan olan birini tercih edebiliyorlarmış.

Bu araştırmanın sonuçlarına göre cinsiyet grup içini etkileyen faktörlerden biri değil imiş. Ayrıca yaşa bağlı değişiklikler gözlenmiş. 9-10 yaş grubu çocuklar grup içinde genel kurallarında eşitliğe önem verirken, ergenlerin gruba özel olanlara daha önem verdikleri belirlenmiş. Çocuklar eşitliği açıklarken ise adaleti vurgulamışlar. Örneğin “ a kişisi aç gözlü davrandı, bu hiç adil değil.” Gibi.
Araştırma çocuklardaki grup dinamiklerini pek çok değişkenin olduğu komplex bir yapı olarak değerlendirmişler.

 Bunun dışında ahlak ile ilgili araştırmalar ;
-Cinsiyette farklılık olmasa da kızların diğer kişinin ihtiyacını daha çok düşündüğünü (empati),
-4 yaşın gelecekteki ahlak düzeyi için tahmin edici olmadığını,
-Çocukların içsel olarak kendi kararlarını verdiklerinde daha pozitif olduklarını göstermiş efendim.

Araştırma  Amerikada yapıldığından Türkiye için durum nedir bilemiyoruz. Acaba bizim çocuklar da eşitlik ve adaleti vurgularlar mıydı? Ya da bize özgü başka değişkenler ortaya çıkar mıydı?

Son soru ile yetişkinleri de kendilerini sorgulamaya bırakıyorum. Bizim nasıl kalıplarımız var kafamızda? Kimleri “kendimizden, bizim gibi “ diye sınıflandırırken, kimleri bunun dışında bırakıyoruz? Ve dışında bıraktıklarımızı hangi kriterler altında değerlendiriyoruz? Fanatikliğin dibine kadar spordan siyasete, dine kadar pek çok alanda yaşandığı bir ülkede ne kadar adil ve hoşgörülüyüz “dışarıdakilere” ? Daha da önemlisi sosyal bir içerik verdiğimiz çocuklarımıza bunu ne kadar hissettiriyoruz? 

Biz yetişkinler olarak Kohlberg'in ahlak seviyesinde neredeyiz? Kimse görmüyorsa yanlışa devam mı ediyoruz, yoksa kural kuraldır deyip hepsini kabulleniyor muyuz? 

Her ailenin aslında kocaman bir kültür olduğunu ve çocukları ile de bu kültürü paylaştığını ve aktardığını düşünüyorum. Bu yüzden önce herkesin kendi evinde kalıpları yıkmasını, din dil ırk ayırt etmeden herkesi eşit görebilmesini, adil değerlendirmesini, farklılıkları öcüü diye bastırmak ve susturmak yerine hoşgörü ile kabullenmesini hayal ediyorum güzel bir gelecek için. Bu hayaldi, ben yapabildim demeyi çok istiyorum ileride.. Neden olmasın, olar bence ;)