Eylül 24, 2017

Van Gogh*

Hellö!
Benim için insanlar ikiye ayrılır; bilim insanları ve diğerleri. Şaka tabi böyle değil. Benim için insanlar birbirinden ayrılmıyor. Ama bazı özel insanlar var, benim de pek çok sevdiğim. Bu özel insanları sıralayıp şöyle bir ortak özelliklerine bakıldığında fark ettim ki yenilik getiren, farklı bir zihne ve bakış açısına sahip olanlar benim için double kalpli.

Bilim deyince akla bu tür pek çok insan gelebiliyor. Ama baya baya bu kafa başka bir kafa dediğimiz kim derseniz bana göre İbnul Heysem ve Einsteindir. Bu ikisini bi ayrı seviyorum ama konumuz bu değil.
Konumuz şu aslında, Einstein ve İbnul Heysem ne ise Van Gogh da o benim için.
Ben öyle sanat hayranıyımdır, şöyle sergi gezerim demeyeceğim. Çünkü gezmem 😊 😊 Ama ben bir fark detektörüyümdür. Bende bir yerlerde sensör var. Nerede olursa olsun, ve ne kadar kalabalık olursa olsun, tarama yapar ve farklı olanı bulurum. Farklılık yaratacak potansiyeli de. Elhamdülillah, güzel özellik.
Van Goghun eserlerine gayet halk gözüyle baktığımda beni içine çeken bir şey oldu. Özellikle yıldızlı gece denen eserinden bahsediyorum. Ben ne kübizim bilirim, ne noktacılık. Ama o eser farklıydı bana göre.  Sonra tabiki araştırmacı eğitmen olarak bunun peşini bırakmadım. Videolarını, eleştiri yazılarını okuyunca öğrendim ki, Van Gogh yıldızlı gece adlı eseri bilim insanlarının da hala açıklamaya çalıştıkları türbülans kavramıyla ilgiliymiş. Var olan dalga boylarını biz normal insanların beyni herşeyiyle algılayamıyor. Bazılarını bastırırken, bazılarını ise yüzeye çıkarıyor ve bizde sadece yüzeye çıkan kısmını algılayabiliyoruz gözümüz ve beynimizle. Van Gogh ise tamamını algılıyor ve eserde de bunu paylaşıyor bizimle.
Eleştiri yazarlarından helallik istiyorum ama bence konu ne teknik ne de başka bişey. Mesele algılarla ilgili. Van Gogh bir ifadesinde şöyle söylemiş “ I dream my paint, then I paint my dream- Önce hayal ederim, sonra hayallerimi boyarım “ Bence ifade çok net..
Van Goghun tekniğini kullanarak tablolar yapan nice insan vardır. Ama neden Van Gogh? Çünkü o önce görebildi, sonra boyadı. Derinlik kazandırsın diye kuşbakışı bir çizim yapmadı, ölümü temsil etsin diye tabloya söğüt ağacı eklemedi. Zihninde o tablo nasıl canlandıysa onu aktardı. Zihninde nasıl canlandırdığı ise Van Gogh’un  bilinçaltına kadar inmeyi gerektirir, ya da sadece Van Gogh'a lütfedilen bir özelliktir.. 
Velhasılı, yaz denince yazılmaz, çiz denince çizilmez. Vuruşçuluğu kullan, etkili olsun, şu öğeyi ekle şunu hissetsinler denince de olmaz. Olanlar var, sergide yer alıyorlar, raflarda popüler duruyorlar. Ama istediğimiz ne? İstediğimiz popüler olmak mı, çok satmak mı yoksa Van Gogh olmak mı? Sen çıtayı tam olarak nereye koymayı tercih ediyorsun.. Hmm, emin ol Allah onu da nasip eder değerli okurlarım. O yüzden ne hayal ettiğimiz önemli..
Sağlık ve selametle!