Bugün yine ilginç
günlerden biriydi. Birbirleriyle ilişkili şeyleri üst üste yaşamak o günü
heycanlı hale getiriyor benim için. Çünkü hiçbir zaman olayların alelade gerçekleştiğine
inanmamışımdır.
Okuduğum, gördüğüm, duyduğum şeyler içinde muhakkak ya benim
içimden bir doku vardır, ya da benim içimdeki bir şeyi hatırlatmaya çalışan bir
tını. Gün ilerledikçe, böyle bir gün olduğunu keşfettim.
Bugün, sabaha “Çocuk
Yazını” websitesinden bir bölüm okuyarak başlamak istemiştim.. Yakın zamandır
keşfettiğim, meraklısı ve sevdalısı olduğum çocuk kitaplarıyla ilgili nitelikli
yazıların, röportajların olduğu bir site. Arşivden haziran ayını seçip Feridun
Oral’ın “Farklı ama aynı” eseriyle ilgili yazıyı okudum..
Sonra zaman
geçti. Öğle arasında yemeğin karşısında birşeyler dinlemek için Aytül Akal
röportajlarını dinlemeye başladım. Farklılıklardan ve evresellikten bahsetti
yer yer..
Sonra bir haber
geldi. Yeni Zellanda’da Nur Camii’ne saldırı.. 50 ölü.
Çok garip öyle
değil mi? İnsan (?), neden farklı olanı öldürmek ister?
Bugün günün başından
ortasına kadar arka planda farklılık ve farklılıklara saygıyı düşünürken günün
merkezine bomba gibi düşmüştü bu haber benim için.
Çeşitli tepkileri
okudum sonrasında.. Misli ile yanıt verilesi, Müslümanlar da tez vakitte
Hristiyanları öldüresii, yok tarih öyle değil böyle yazılası.. Bir sürü ıvır
zıvır..
Tepkileri veren
kişiler ile zihniyet açısında çok farklı göremiyorum insanı öldüren zihniyeti.
Ve çözüm bu
zihniyetin kendisinde eğer merak edersen.
Şort giyen kızın
otobüste saldırıya uğraması ile, Müslümanların camiide katledilmesi ile,
derisinin rengi farklı olduğu için 2.sınıf insan muamalesi yapan zihniyetle
bugünki zalimler arasında hiçbir fark yok bana göre.
Farklı olanı
kabullenememe, aşırı nefret ve tahammülsüzlüğün sonucu bu.
Ya da bizim gibi
olmayana karşı içimizde, bilmediğimiz bir yerlerde olan korkunun sonucu.
Ne şortlu kızın,
ne uzun etekli başı örtülünün, ne siyahinin ne de hristiyanın bir farkı yok bu
evrende.
Nasıl
davranacağını merak ettiği için seni içine attığı bir oyundur belki ? Değil mi?
Çözüm yine
bizde.. Bence çok çalışarak kişiden, çocuktan, aileden toplumdan, ülkeden
büyüyerek gelişen bir etki uyandırabiliriz. Önce kalben bunu hissedip, çocukların
kulaklarına “farklı olan renktir, o renge bulan” diye fısıldayacağız.
Önce çocuklar,
okullarında gözlüklü olana, daha yavaş koşana, saçları turuncu renklilere gülünecek
hiçbir şey olmadığını anlayacak.
Sonra büyüyüp bulundukları
toplumda ve ülkelerinde kelebek etkisine devam edebilecekler. . .
Edebilmeliyiz.
Sen de bir etki
oluştur.